26 Şubat 2017 Pazar

Bu Kadarmış...



İlk defa kalbimin soğuduğunu hissettim dün gece....
Sanki bir candan ziyade ceset vardı...
Öyle yorulmuş, öyle kırılmış, öyle vazgeçmişim ki....
Bir yanım "Oh be! Sonunda.... Sonunda kurtuldum bu ağırlıktan.." derken, bir yanım boynu bükük sadece uzaklara dalıyordu....

Sevmiştim be....
Yada öyle olmuştum ben....
Uzun bir zaman sonra yine yeni bir mezarla tanışmak zoruma gitmişti belkide....
Günlerce, aylarca hatta yıllarca kaçtım sevilmediğim gerçeğinden....

Olmuyormuş....
Ne yapalım olmuyormuş.....
Bitebiliyormuş sevgiler....
Fani dünyanın fani sevmeleri.....

Bu gün var, yarın yok....
Doğum gibi, ölüm gibi.....
Bu gün bir kelebek uçsa yüreğimde ömrü bir kaç öpmelik sürüyor bedenimde....

Ebedi değilmiş sevmeler....
Ya bize yanlış öğrettiler yada bu alem bizlik değil....

Kanmayalım.....
Kanmayalım artık ne olur....

Gözlerimin pınarlarında iğde çiçekleri açmayacak artık biliyorum....

Bulutlar geçmeyecek artık biliyorum.....

Yağmurlar dinmeyecek artık biliyorum....

Ben yine aynı küçük kız olarak kalacağım....

Gün batacak, gün doğacak ben yine aynı hüzünler diyarı olacağım....
Sessiz kederler ülkesi attığım adımlarım....
Dili lâl olmuş kanatlarım uçmayacak artık yeni tebessümlere.....

O bahar hiç gelmeyecek ve ben geçip gideceğim birilerinin hayatından.....

Bu kadarmış'lara sığınacağım..


Bu kadarmış....


"Zamanla her şey kırılır..

Heves kırılır, umut kırılır, sol yanın kırılır..."


15 Şubat 2017 Çarşamba

KATRAN

Oynamak zorunda olduğum tüm oyunları kaybettim..
Hayran olduğum hayat oyunundan vazgeçtim..
Gidemediğim yarınlarda ve sürüklendiğim yalnızlığımda eriyerek yok olma hayalindeyim..
Aldanmışlıklar denizinde dalıyorum en dibe...
Kurtulan olmuyor, ben de bekleyen biriyim..
Belki biride duyar..
Belki biride görebilir...
Belki..
Her şey çok güzeldi hayal değildiler ve ben bunu çok denedim, güçsüzlüğüme yenik düşünce yoruldum..
Yorulmaktan da vazgeçtim, kaybettim ben çünkü yaşananlar acıydı…
Bitmek bilmeyen yalnızlığım ve ben yılmadan ayakta duruyoruz, yaşadıklarımdan arda kalan acı sözler eşliğinde..
Ne acı..
Belli olmayan ufuklara doğru yürüyoruz ve inanır mısın kimse fark etmiyor bunları...
Nerdeyim ve ne haldeyim bilmiyorlar...
Sahi ya, düşünmüyorlar...
Her şey bir yerde, belki de geçmişte, ben de bilmiyordum ne olduğunu çıldırtan bir sessizlikteydik ve yaşananlar acıydı…
Milyon kere kaybetmiştim ben yolumu yaşadıklarımı, anılarımı geride bırakmıştım..
Dönüp baktığımda hiçbirini bulamamıştım, yalnızlığımla yürümeye devam ediyordum..

Onlar beni sonsuza dek yalnız bırakmıştı...


 


Yolum korkularla doluydu, ne geçmişin çilekeş ağıtlarını nede iblis bakışlarını görmek istiyordum..

Eskiyen zamanda yapamadıklarımı şimdi yapmak istiyorum...
Sevildiğimi bildiğim zaman ölmek istiyorum, nedensiz...
Bunu gerçekten çok istiyorum..
Geçmişi yâd ederken hatırlıyordum yine yaşananlar gerçekten acıydı…
Sonsuzluğa uzandığımda düşmemek için tedirgin oluyorum..
Uzansam pamuk şekeri bulutlara çıkıp yukardan seyre dalsam aldanmışlıklarıma..
Sonra yaslanıp arkama söylesem; 
İyi ki ölmüşüm, iyi ki...

Suçsuz, gölgesiz, umutsuz ilham alıyorum geçmişimden...

Artık korkusuzca söylüyorum söylemek istediklerimi..
Ölümlerin ardındaki hayat yalan değil biliyorum, gittiğim yolların sonu yok..
Vira bismillah!! diyerek toparlayamıyorum sonunda kendimi..
Güvensizim, ruhsuzum, umutsuzum sanki yaşananlar gerçekten acıydı…
Gerçekleştirmek istediğim hayallerim vardı, gereken zaman sınırlıydı..
Hayatta öğretilen çok şey vardı ve ne yazık ki öğrendiğim çok az şey vardı..
Biliyordum, istedikten sonra yapılabiliyordu birçok şey yada bilmiyorum..
Ama gerçekleştirmek istediğim bir hayalim vardı, korkuyorum...

Yolum gittikçe uzuyor... 

Yalnızlık düşüncesinin tapınağına sığındığımda düşünüyorum..
Yaşananlar acı mıydı?
Belki bir gün hatırlarlar diye hep ilkleri yapmaya çalışıyorum..
Çırpınışlarımı kimse duymuyor, yalnızım ve yalnızlıklardayım hep..
Tanımadığım bir ülke ve hiç görmediğim bir yabancı gibiyim..
Oysa hakikat puslu ayna gerisinde çarptı bu gün yüzüme..
Kimsenin hayatından geçmek istemiyorum..
İnceden inceye endişeliyim, belki bir gün yine kaybederim diye korkuyorum..
Hatıraları silemiyorum..
Yaşananlar acı mıydı?
‘Yeter artık’ demeye gücüm yok ama bir şekilde ilerlemeliyim, yürümeliyim, sığındığım tapınak yanımda..
Bir o var beni anlayan, anlamaya çalışan..
Hayalet aynalardan kaçıyorum ama peşimi bırakmıyorlar, söylemiyorlar gerçekleri hiçbir zaman..
Yine puslu hep yine yalan..
Bildiğimi varsaydığım hiçbir şeyi bilmiyorum artık karanlıklar peşimde değil..
Beden mi alıştı bu debelenmeye yoksa ruhum mu?
Sanki yavaşça gün ışığını içiyorum, hala yürümekteyim, tatlı bir yorgunluk var üstümde en çocuk halimleyim ama olgunluğun en üst mertebesindeyim..
Aslım yok aslında, ben hep aynıyım..
Değişen bir şey yok, bunalıyorum..
Bulunamayacak kadar kayıbım..
‘Bugün yine kaybettim’ diye haykırırken düşünüyorum..
Yaşanlar nasıldı?
Hayat oyununu kaybettim belki de ama vazgeçmediklerim yanımda..

En önemlisi yalnızlığım...

Yalnızlık doğardı gittiğim yerlerde ve yalnızlık batardı o saatlerde..

Vurgun saatlerimde beni anlayan bir tek yalnızlığımdı..
Uzun bir yoldaydım, dayanacak gücüm kalmamıştı,
Mutlu değildim ve her sonbahar yeni mezarımla tanışırdım..
Kışa hasret bir vedayı anardım..
Yaşananlar acı değildi, unutulmazdı…

Düşündüren bir fırtına yalnızlığım..

Deniz derinliği gibi sessizliğim..
Kime seslensem, kimi görsem hep aynı görünmez çığlıklarım duyulmayan bir anı..
Nerede ve ne zaman olursa olsun yaşananlar acı değildi, unutulmazdı…
Uslanmak bilmeyen bir kederler ülkesi tapınağım..
Coşup yağan fırtına yağmurlarım..
Islanmaktan bıkmaz yanaklarım..
En çocuk halimi yaşıyor şimdi yalnızlığım, bitmek bilmez kederler ülkesi yolu..
Külkedisi yorgunluğundaki kalbim..
Hayat masalındaki kahramanını arıyordu..
Bu yol yalnızlığın eserini taşıyordu..
Yaşananlar ne acıydı ne de unutulmazdı…

Yaşananlar sadece Beyaz'a hasret bir Sonbahar'dı....

Beyaz bahar gelse Katran'da beyaz kalacaktı...